Yükleniyor...

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Büyük Rumeli Buluşması'na katıldı

 

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, “Büyük Rumeli Buluşması” programında yaptığı konuşmada, “Batı Trakya, Bulgaristan ve Balkanlardan gelen kardeşlerimiz bu ülkenin göçmeni değil, asli evladıdır” dedi.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Büyük Rumeli Buluşması” programına katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Rumeli'nin mahzun ve mağrur evlatlarını, sevgili gençleri, değerli hanımları ve aziz vatandaşları selamladığını söyledi.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, kalbi kendileriyle çarpan herkese, soydaşlara sevgi ve saygılarını gönderdiğini dile getirerek bu güzel buluşmada katkısı bulunanlara teşekkür etti.

Bugün salonda asırlar boyunca "Allah Allah" nidalarıyla Viyana kapılarına dayanan akıncıların seslerini duyduğunu kaydeden Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Bugün burada Rumeli türkülerinin, yürek tellerimizi titreten, ince, zarif, narin, kanat çırpışlarını duyuyorum. Bugün burada, Bursa'dan Bosna'ya, İstanbul'dan Üsküp'e uzanan muhteşem bir sevgi selini, muhabbet deryasını görüyorum. Burada hamuru acıyla, çileyle, aşkla, sevdayla, dayanışmayla yoğrulmuş, ebedî ve ezelî kardeşliğimizin remzini görüyorum" diye konuştu.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan daha sonra Rumeli Ağıtı'nın "Bir Rumeli Türküsü kanat çırptı gümüş vazolarda/Sımsıcak bir dua yıkıldı ellerime/Burma bıyıklı ağıtlar dizginledi zamanı/Kana batmış toynaklarda, yeşil bir gül dillendi/Sessizlik keklikleri makaslarken gökleri/Bir ezan yağmuruyla ta can evimden yandım/Ve yumdum gözlerimi İstanbul’da/Üsküp’te, Kalkandelen’de uyandım/Ötelerde kanlar, câmiler, şadırvanlar/Fatih Köprüsü gülümser beride/Vardar Ovası’nı titreten rüzgar/Dalgalandırır gönülleri de/İsmine Estergon derler/Bir yarim var Rumeli’de" mısralarını okudu.

Sadece Rumeli'de değil, Balkanlar'dan Kafkaslara, Adriyatik'ten Altaylara, 3 kıta 7 iklimde gönüllerin bir olduğu nice kardeşlerinin olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanımız Erdoğan, ellerini semaya açarak "Allah Türkiye'ye zeval vermesin" niyazıyla gözyaşı döken nice sevdalıları olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, dili, dini, kültürü, derisinin rengi farklı olsa da umudunu ülkesinin başarısına bağlamış 100 milyonlarca dostlarının olduğunu belirterek, şunları söyledi: "İşte bu salonda Rumeli'nin neresine gidersek gidelim, önümüzü kesip 'Türkiye'nin taşına, toprağına selam' diyen akıncı çocuklarını görüyorum. Karşımda Serdengeçtilerin emanetleriyle birlikte sayıları 100 milyonları bulan Türkiye âşıklarının temsilcilerini görüyorum. Salonlara sığmayan şu coşkunuz için sizlere şahsım, dava arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum. Şu dik duruşumuz için sizlere teşekkür ediyorum. 14 Mayıs seçimlerindeki desteğiniz için sizlere teşekkür ediyorum. 28 Mayıs'ta sandıktan çıkacak sonucun müjdesini veren şu sevginiz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum."

Salondakilerin çok güzel ve vefakâr insanlar olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Rabbim muhabbetimizi daim eylesin diyorum. Kardeşlerim biz istiklal ve istikbal bayrağını bir dönem hükümranlık alanı 10 milyonlarca kilometrekareyi bulan Osmanlı'dan devralmış bir devletiz. Türkiye Cumhuriyeti bin yıldır bu topraklarda varlık yokluk mücadelesi veren mücadelemizin ilk değil en son devletidir" ifadelerini kullandı.

“BİZ ORALARA BİR EMANET OLARAK BAKMASINI BİLİYORUZ”

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı merhum Aliya İzetbegoviç'i son döneminde hastanede ziyaret ettiğini, onun kendisine "Tayyip evladım, bu topraklar Evlad-ı Fatihan'dır. Bu Evlad-ı Fatihan olan topraklar size emanettir" dediğini aktardı.

Merhum İzetbegoviç'in oğlu Demokratik Eylem Partisi (SDA) Genel Başkanı Bakir İzetbegoviç'in kendisine, babasının o ana kadar konuşmadığını söylediğini anlatan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Tabii bu bizim için bir duygu seliydi, Rabbime hamd ettim. Ama öyle bir emanet aldık ki biz Evlad-ı Fatihan olan o topraklara uzaktan bakamayız. Biz oralara bir emanet olarak bakmasını biliyoruz ve bakacağız" şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE, BAŞI DARA DÜŞEN HER KARDEŞİNE BİR EMAN VE ESENLİK YURDU OLDU”

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, tarih boyunca millet olarak vakarla, vicdanla, merhamet ve şefkatle tüm dünyaya insanlık dersi verdiklerini söyledi.

Anadolu'yu yurt eyleyen insanlarla Çanakkale'de büyük bir destan yazıldığını, milletin dünyanın en güçlü ordularına Çanakkale'yi dar ettiğini belirten Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Ecdadın Avrupa'nın içlerine kadar uzanan zaferlerinin ardından başlayan geri çekilme süreci ancak Büyük Taarruz ile son bulmuştur. Kendisi de Rumelili olan Gazi Mustafa Kemal'in öncülüğünde İstiklal Harbimizi zaferle taçlandırdık. Milletimiz 29 Ekim'de 100. yılını kutlayacağımız Cumhuriyeti kurarak, asırlar sonra ilk kez yaralarını saracağı, kendini toparlayacağı güvenli bir sığınağa kavuşmuştur" ifadelerini kullandı.

Bu dönemde Rumeli'den Kafkaslar'a kadar imparatorluk bakiyesi yerlerden Anadolu'ya göçlerin artarak devam ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Osmanlı'dan beri süren bu göçlerde binlerce insanımız hayatını kaybetti. Ana vatanlarından sürgün edilen Çerkes kardeşlerimiz, doğdukları topraklarda zulme uğrayan Kırım Tatarları, Ahıska Türkleri, tarihin en büyük katliamlarına maruz bırakılan Rumeli muhacirleri, hâsılı Osmanlı'nın adalet sancağı altında huzurla yaşayan milyonlarca kardeşimiz, soydaşımız son çare olarak Cumhuriyet topraklarına sığındı. Türkiye, Çerkes'i, Tatar'ı, Gagavuz'u, Arnavut'u, Boşnak'ı, Türkmen'i, Özbek'i, Uygur'u ile başı dara düşen her kardeşine bir eman ve esenlik yurdu oldu" diye konuştu.

Milletçe el ele, gönül gönüle vererek Türkiye'yi kalkındırmaya, ekonomisini güçlendirmeye, bu topraklarda özgür ve başı dik bir şekilde yaşamaya çalıştıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, acısıyla tatlısıyla, eksiğiyle fazlasıyla, nice badireleri aşıp, nice saldırıları göğüsleyerek millet olarak Türkiye'yi bugünlere getirdiklerine işaret etti.

“SİZLERİN ATALARI BAŞKA BİR YERE DEĞİL, ANA YURTLARINA GELDİLER”

Batı Trakya, Bulgaristan ve Balkanlar'dan gelenlerin bu ülkenin göçmeni değil, asli evladı olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şöyle devam etti: "Sizlerin dedeleri, ataları başka bir yere değil, ana yurtlarına, baba evlerine geldiler. Asırlık hasretin ardından kavuşan kardeşler gibi biz de birbirimize sarıldık, kucaklaştık. Türkiye gibi bir vatanımız, Türkiye gibi bir yuvamız olduğu için Allah'a ne kadar şükretsek azdır. Bizim çekilmek mecburiyetinde kaldığımız yerlerde dünyanın en alçak, en iğrenç, en vahşi katliamları gerçekleştirildi.”

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şunları kaydetti: “O zor günlerde Türkiye'ye gelemeyen kardeşlerimiz devletsizliğin acısını iliklerine kadar yaşadılar. Çok ağır baskı ve zulüm gördüler. Dilleri, inançları, gelenekleri yok edilmek istendi. Camileri yıkıldı, türbeleri yerle yeksan edildi. Tekkelerinin, ilim, irfan yuvalarının kapısına kilit vuruldu. Medreseler kapatıldı. Hanlar, hamamlar, kervansaraylar, çeşmeler, imaretler, kütüphaneler bilerek bakımsızlığa terk edildi. Kanaat önderleri, hocaları, alimleri, siyasetçileri hapse atıldı. Kültürel soykırım namına ne varsa hepsini katbekat fazlasıyla yaşadılar, tecrübe ettiler."

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, 150 yıl önce binlerce ecdat yadigârı esere ev sahipliği yapan şehirlerde bugün numunelik birkaç yapı dışında hiçbir şey bulunamadığına dikkati çekti.

“HEP ÜÇ MAYMUNU OYNADILAR”

"Aynı şekilde nüfusunun yüzde 80'i, çoğunluğu Müslüman olan şehirlerde bugün ya hiç Müslüman yaşamıyor ya da bir avuç Müslüman bulunuyor" diyen Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: "Ancak Batı dünyası bunu hiçbir zaman görmedi, daha doğrusu hep görmezden geldi. Lafa gelince insan hakları adına mangalda kül bırakmayanlar, Avrupa'nın göbeğinde yaşanan bu kültür katliamına 'dur' demediler. Ağızlarını her açtıklarında bize demokrasi ve insan hakları dersi verenler Rumeli'nin acısına, Rumeli'den yükselen feryatlara sağır kesildiler. En son Bosna Savaşı'nda, Srebrenitsa'da olduğu gibi binlerce insanın katledildiği, burunlarının dibindeki soykırımları hiçbir şey yapmadan tribünden izlemeyi seçtiler.”

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, “Hatta ne yazık ki bunlar katillere yolu açarak onlara yardımcı oldular. Bunu geride bıraktığımız asırda defalarca yaptılar. Söz konusu Müslüman'ın, Türk'ün hakkı ve hayatı olunca tepki göstermek, müdahale etmek, zulmü engellemek yerine hep üç maymunu oynadılar. Aslında bugün de terör örgütlerine kol kanat gererek, camilere, mescitlere saldırılmasına göz yumarak, Türkiye sevdalısı vatandaşlarımıza eziyet ederek değişen hiçbir şey olmadığını ortaya koyuyorlar. FETÖ'cü alçaklarla, bölücü hainlere gösterdikleri sempatinin, anlayışın, hoşgörünün 10'da birini mazlumlara ve mağdurlara göstermiyorlar” diye ekledi.

“TÜRKEVİ'NİN CAMLARINI LEVYEYLE KIRAN BU TERÖRİSTİ BULMANIZ GEREKİYOR”

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, terör örgütü PKK'nın Avrupa'da istediğini elde edemeyince Türk seçmenlere saldırdığını aktararak, "Herhalde diyorlar ki bu seçmenler Cumhur İttifakı'ndan yana. Onun için onlara saldırıyorlar. Yetmedi, Amerika'da, Birleşmiş Milletlerin karşısındaki Türkevi'ne saldırdılar, Türkevi'nin camlarını kırdılar. Niye? Hani siz demokrattınız. Türkevi'ne saldırmak, camları kırmak, size ne kazandırır? Şimdi biz de buradan Amerika'nın yetkililerine, emniyet güçlerine şunu demeyecek miyiz? Hadi bakalım, hemen süratle bu teröristi bulmanız lazım, gereğini de yapmanız lazım. Acaba benzer bir durum Türkiye'de olsa buna nasıl bakacaksınız? Şimdi biz de Amerika'nın yetkililerinden; Türkevi orada size bir emanettir. Türkevi'nin camlarını levyeyle kıran bu teröristi bulmanız gerekiyor."

Ellerinde imkân ve güç olanların krizleri bitirmek, çatışmaları ve savaşları sonlandırmak için bir adım atmadıklarının altını çizen Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Yarın, Allah korusun, herhangi bir yerde milletimizin ve soydaşlarımızın başına bir şey gelse emin olun bunlar yine farklı davranmayacaktır. Ama artık hamdolsun Türkiye var, biz varız, gereği neyse bunu yapmaya hazırız. Artık 'Türkiye Yüzyılı' vizyonu olan ülkemiz var" şeklinde konuştu.

“ASIRLIK HASRETİN ARDINDAN SOYDAŞ VE AKRABA TOPLULUKLARIN ELİNDEN BİZ TUTTUK”

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, konuşmasında Rumeli'nin milletin yüreğinde hiç kapanmayacak bir yara olduğunu söyledi.

Falih Rıfkı Atay'ın edebiyatta bu acıyı anlatan en iyi yazarlardan olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Bakınız, yazarımız Rumeli'yi kelimelere nasıl döküyor?" diyerek, Atay'ın "Eski Türk şarkılarının aksettiği ve çarıklarının çürüdüğü dağlar. İşte şu ufuk çizgilerinin arkasında Manastır, Eyüp kadar Türk olarak alıştığımız Manastır. Ötede Kosova, Üsküp, başımın içini Osmanlı haritasının sert dalgaları karıştırıyor. Her adımda bir kalp kırığı bırakıyorum" sözlerini aktardı.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Evet, cümlelerini 'Rumeli'yi unutmayalım' diyerek bitiren Falih Rıfkı gibi biz de Rumeli'yi bir an olsun aklımızdan ve kalbimizden çıkarmadık. Ne Rumeli'yi unuttuk ne Kırım'ı ne Kıbrıs'ı ne Türkistan'ı ne Kafkasya'yı ne de gönül coğrafyamızın diğer köşelerini unuttuk. Asırlık hasretin ardından soydaş ve akraba toplulukların elinden biz tuttuk" şeklinde konuştu.

“RUMELİ'DEN KAFKASYA'YA HERKESİN YANINDA OLDUK, DESTEK VERDİK”

Son 21 yılda sadece Türkiye'nin büyümesi, güçlenmesi, kalkınması için gece gündüz çalışmadıklarını, aynı zamanda ortak tarih, inanç ve kültür birliği içinde oldukları tüm kardeşleriyle yeniden kucaklaştıklarını ifade eden Cumhurbaşkanımız Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "TİKA'mız ve Vakıflar Genel Müdürlüğümüzle ecdat yadigârı eserlerimizi, şehitliklerimizi yeniden ayağa kaldırdık. Yurtdışı Türkler Başkanlığımızla eğitim ve kültür alanında iş birliğimizi geliştirdik. Yunus Emre Enstitümüz ve Maarif Vakfımızla dilimize, kültürümüze, tarihimize, ortak medeniyet değerlerimize sahip çıktık. Türk Hava Yollarımız, Anadolu Ajansımız, TRT'mizle beşeri bağlarımızı perçinledik. Kızılayımız, AFAD'ımız, sivil toplum kuruluşlarımızla en zor günlerinde kardeşlerimizin imdadına koştuk. İş adamlarımızın desteğiyle ticari ve ekonomik bağlarımızı güçlendirdik. Diplomatik misyonlarımızın sayısını artırarak bayrağımızı her tarafta gururla dalgalandırdık. Nerede bir vatandaşımız, soydaşımız varsa biz oradayız. Bu anlayışla Rumeli'den Kafkasya'ya herkesin yanında olduk, destek verdik. Hiçbir kardeşimizi çaresiz, sahipsiz hissettirmedik. Tüm bu çalışmalarımız sayesinde 100 yıllık hasretin ardından Evlad-ı Fatihan'ın gönlünü yeniden kazandık, yeniden fethettik."

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, nasıl ülkede hizmet götürmedik tek karış toprak bırakmadıysalar Rumeli'de de dokunmadık yer bırakmadıklarını belirterek, şu ifadeleri kullandı: "Trakya'nın ötesinde bulunan tüm ülkeleri, soydaşlarımızın yaşadığı şehirlerin hemen hepsini tek tek ziyaret ettik. Rumeli'nin her taşını, her camisini, türbesini, çarşısını bir nakış misali ilmek ilmek kalbimize işledik. Ziyaretlerimizde yıllardır hasretle vefalı Türk'ün yolunu gözleyen beyaz takkeli, nur yüzlü pirifanilerimizi gördüm. Her nefeste Türkiye için, ülkemizin güçlenmesi için dua eden Murad-ı Hüdavendigar'ın yetimlerini gördüm. Yaşadıkları nice zulmün ardından dillerine, dinlerine, kültürlerine dört elle sarılan kahramanları gördüm. Maruz kaldıkları onca baskıya, eziyete rağmen yürekleri Allah aşkıyla, Peygamber sevdasıyla yanan dervişleri gördüm. Her sabah hayata yeni bir umutla başlayan kızçeleri, kızanları, kadınları, vakar timsali babaları gördüm. Rumeli'de sadece 6 asır boyunca dünyaya adaletle hükmetmiş bir ecdadın ayak izlerini değil aynı zamanda kocaman bir Anadolu gördüm. Rumeli'de Bursa'yı, İstanbul'u gördük. Konya'yı, Sakarya'yı, Erzurum'u, Kayseri'yi, Bakü'yü, Gence'yi, Semerkant'ı, Hile'yi gördüm. Hasılı o topraklarda tüm haşmetiyle medeniyetimizi gördüm. Tüm büyüklüğüyle Türkiye'yi ve Türk milletini gördüm."

“BUGÜN, EN KÜÇÜK BİR SIKINTILARINDA KARDEŞLERİMİZİN İMDADINA KOŞABİLİYORUZ”

Bu adımlarla kardeşlik hukuklarının gereğini yerine getirmenin yanı sıra ihmaller sebebiyle gönüllerde açılan yaraları da kapattıklarını söyleyen Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Gerek diplomatik gerek siyasi gerekse ekonomik açıdan ülkemizin varlığını, o topraklarda yeniden hissettirdik. Bugün hamdolsun en küçük bir sıkıntılarında kardeşlerimizin imdadına koşabiliyoruz. Bosna Hersek'te sel felaketi olunca bunu yaptık. Arnavutluk'ta deprem olunca bunu yaptık. Diğer ülkelerde herhangi bir afet yaşanınca bunu yaptık. Siyasi istikrarsızlık riskiyle karşılaştıklarında bunu yaptık. Zor günlerinde, kara günlerinde kardeşlerimizin hep yanında olduk. Barış Yolu olarak adlandırdığımız Saraybosna-Belgrad Otoyolu Projesi'ni tamamladığımızda Balkanlar'a yeni bir soluk borusu açmış olacağız" değerlendirmesini yaptı.

“FİTNE TÜCCARLARININ BİZİ BİRBİRİMİZE DÜŞÜRMESİNE ASLA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ

"Peki, biz bunları yaparken ülkemizdeki muhalefet neyle meşguldü?" sorusunu yönelten Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şunları dile getirdi: "Onlar zevahiri kurtarma adına düzenledikleri toplantılar haricinde Rumeli ve Balkanlar'la ilgili dişe dokunur hiçbir iş yapmadılar. Bizdeki muhalefetin Balkanlar ile ilgili en ufak bir adımını duydunuz mu? Yok. Öyle bir dertleri de yok. Dert bizim, biz Balkanlar'a, Rumeli'ye sevdalıyız, sevdalı. Bizim bir farkımız var. Şimdi seçim sandığı ufukta görününce attıkları zoraki adımlar dışında Evlad-ı Fatihan'ın kapısını çalmadılar, elinden tutmadılar, gözyaşlarını silmediler. Gün oldu, güya hamburger yemek için ta Pensilvanya'ya gittiler. Gün oldu, Londra'daki tefecilerin kapısında nöbet tuttular. Gün oldu, Alman'ından Amerikalısına kadar herkese selam verdiler. Gün oldu, ülke ülke gezip Türkiye'yi Batılılara şikâyet ettiler ama benim Rumelili kardeşlerimin küftesinin, büreğinin tadına bakmaya tenezzül dahi etmediler. Bunlar teröristlerle bile kol kola girdiler ama benim Rumelili kardeşlerimle bir kez olsun payduşka oynamadılar. Hapisteki canilerle ilgilendikleri kadar kalbi Türkiye'yle atan, Türkiye için atan milyonların meseleleriyle hiçbir zaman ilgilenmediler."

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, muhalefeti eleştirerek, "Her şey oldular, her kılığa büründüler ama bir kez olsun yerli, millî ve vicdanlı bir duruş sergilemediler. Bugün de aynısını yapıyorlar. Bölücü terör örgütünün uzantılarıyla kol kola yürümekten çekinmiyorlar. FETÖ'cülerle iş tutmaktan hicap duymuyorlar. Ortada hiçbir şey yokken bir gece yarısı yayınladıkları Alevi, Sünni, Kürt, Türk videolarıyla birlik ve dirliğimize kastetmekten geri durmuyorlar. Oy vermediler diye depremzedelerimizi aşağılamaktan utanmıyorlar. Koltuklarını korumak için nefret söylemlerine sarılmakta beis görmüyorlar. Kardeşlerim, bunlar emri nereden alıyorlar, biliyor musunuz? Kandil'deki teröristlerden alıyorlar. Biz ise emri Allah'tan ve milletimizden alıyoruz. Farkımız bu" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, muhalefetin, milletin karşısına projeyle, eserle, vizyonla çıkmak yerine korku siyasetiyle insanların oylarını alabileceklerini düşündüğünü ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Oysa ne yapsalar boş çünkü milletimiz bunların ciğerini biliyor, ciğerini. Milletimiz bunların nasıl faşizm heveslisi olduklarını çok iyi biliyor. Milletimiz bunlardan kendisine de ülkeye de Rumeli'deki kardeşlerine de hiçbir fayda gelmeyeceğini görüyor. 14 Mayıs, insanımızın feraset ve basiretini hafife alanların milletten yediği ilk tokattı. İnşallah, 28 Mayıs yarım kalan işin tamamlandığı bir milat olacaktır sizlerle beraber. Millet olarak bizi yaralı görüp de ilacımıza zehir bulaştırmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. 14 Mayıs'ta yaşadıkları hezimete milleti de ortak etmek isteyen kifayetsizlerin oyunlarına gelmeyeceğiz. Fitne tüccarlarının, nefret tacirlerinin aramıza nifak tohumları ekmesine, bizi birbirimize düşürmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Sandığa leke sürdürmeyeceğiz. Rehavete kesinlikle kapılmayacağız. Zafer sarhoşluğuna asla düşmeyeceğiz. 28 Mayıs'ta hep birlikte erkenden sandıklara koşacak, irademize, demokrasimize ve geleceğimize hep birlikte sahip çıkacağız."

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Şimdi sizlerle şöyle kavlimizi bir yenileyelim diyorum. Hazır mıyız? Şöyle ayağa kalkalım. Çok gür seda ile tüm Türkiye duysun." diye seslendiği salondaki katılımcılarla birlikte, "Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bir olacağız. İri olacağız. Diri olacağız. Kardeş olacağız. Hep birlikte Türkiye olacağız" şeklinde konuştu.

Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a organizasyon komitesi adına Bayram Akgül tarafından el dokuması halı hediye edildi.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, 86 yıl sonra yeniden ibadete açılan Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'nin Darphane tarafından basılmış hatıra parasının yer aldığı hediyeleri, Karadağ Boşnak Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Ervin İbrahimoviç, Sırbistan Demokratik Eylem Partisi Genel Başkanı Sulejman Ugljanin, Sırbistan Sosyal Demokrat Partisi Genel Başkanı Rasim Ljajic, Sırbistan Adalet ve Uzlaşı Partisi Genel Başkanı, Sırbistan Meclis Başkan Yardımcısı Usame Zukorliç, Kuzey Makedonya Boşnak Demokrat Partisi Genel Başkanı Munir Kolaşinac, Kosova Demokratik Türk Partisi Genel Başkanı Bölgesel Kalkınma Bakanı Fikrim Damka, Kosova Boşnak Partisi Genel Başkanı Rasim Demiri, Kuzey Makedonya Türk Demokratik Partisi Genel Başkanı Beycan İlyas, Yunanistan Dostluk Eşitlik ve Barış Partisi Genel Başkanı Çiğdem Asafoğlu, Kuzey Makedonya Alternativa Partisi Genel Başkanı Afrim Gaşi, Kosova Türk Adalet Partisi Genel Başkanı Arif Bütüç, Kuzey Makedonya Türk Milli Hareket Birliği Partisi Genel Başkanı Erdoğan Saraç, Kosova Adalet Hareketi Genel Başkanı Süleyman Çerkezi, Bulgaristan Hak ve Özgürlükler Hareketi Genel Başkan Yardımcısı ve Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Azis'e takdim etti.

Programın sonunda Cumhurbaşkanımız Erdoğan, katılımcılarla fotoğraf çektirdi.

join us icon
SEN DE ARAMIZA KATIL Gücümüze Güç Katalım.